Manifesto

Marka nasıl olunur? Daha doğrusu yaşayan marka nasıl olunur?

Bir logo çizelim, bir slogan bulalım, bir iki baskılı şey üstüne de sosyal medya yapalım al sana marka.

Bu mudur yani? Bu kadar basit mi?

Markalaşma üzerine eminiz karşınıza çıkan bilgiler ve söylentiler ABD Kongre Kütüphanesi’ni dahi dolduracak çaptayken, markalaşma üzerine doğru enformasyona ulaşmak da bir o kadar imkansız hale geldi.

Marka olabilmek ve benim firmam marka demek iddialı bir söylemdir. Son zamanlarda “markamız, işte yeni markamız” gibi söylemler oldukça çok.

Türk Patent Enstitüsü’ne göre marka adı başvurularında dünyada ilk sıralardayız. Ama ne yazık ki ulusal boyutta marka çıkaramayan ülkeler sıralamasında da ilk sıralardayız.

Her binanın en az üç katının reklam ajansı olduğu, ülkemizde metre kareye iki yüz marka danışmanı, beş yüz reklamcının düştüğü, instagram’da takım elbiseli, siyah t-shirt’lü bol özlü sözlü bu türden danışmanlara gittiğinizde şahsınıza markalaşman gerekir, senin marka olman lâzım diyor, şirketiniz için gittiğinizde de markanız insan gibi davranmalı diyor. Bu durum her ne kadar dudak büktürse de; bir logo çizdirdim, tescil aldım, tabela astım, bir iki de haber yaptırdım demekle olabilecek bir iş elbette değil.

Marka olabilmek ekonomik şoklardan konjonktürel etkilere, pandemisinden savaşına iyi kötü her süreçte ben buradayım diyebilmekten geçer.

İşin özü hayatta kalabilmek yaşayan marka olabilmektir.

Yaşatın ki yaşayın!

© 2022 Yaşayan Markalar. Tüm Hakları Saklıdır.